Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Ekim 30, 2018Atatürk, Millî Mücadele’ye millî iradenin esas alınması ilkesiyle başlamıştı. Bu süreçte Amasya Genelgesi’nde yer alan: “Milletin varlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” ifadesi ve Erzurum Kongresi kararlarında yer alan: “Millî iradeyi hâkim kılmak esastır.” ilkesiyle millî irade esas alınmıştır.
Meclis’in açılışında alınan kararlarda yer alan: “TBMM’nin üstünde bir güç yoktur.” ilkesiyle de millî egemenlik vurgulanmıştır. Bu durum adı konulmasa bile dönemin kamuoyunda cumhuriyet düşüncesinin zeminini oluşturmuştu.
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılması ve 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması cumhuriyet yönetimine doğru giden siyasi adımların atılmasını sağlamıştı. Millî Mücadele’nin kazanılmasının ardından Lozan Barış Antlaşması imzalanmış böylece yeni Türkiye Devleti uluslararası alanda resmen kabul edilmişti. Bu durum dikkatlerin iç siyasete doğru yönelmesini sağlamıştı. Çünkü yeni kurulan devletin yönetim şeklinin ne olması gerektiği konusunda TBMM’de farklı düşünceler oluşmaya başlamıştı.
Millî egemenlik ilkesini benimsemiş, devleti ve hükûmeti temsil eden bir meclisin olması var olan durumun, adı konulmamış bir cumhuriyet yönetimi olduğunu gösteriyordu. Ama dönemin siyasi ve sosyal zorunlukları gereği cumhuriyet adı kullanılmamıştı. Meclis başkanı hükûmetin de başında olduğundan bu sistem TBMM hükûmeti olarak adlandırılıyordu.
TBMM’de Kabine Buhranı
9 Ekim 1923’te Ankara’da çıkan “Yenigün” gazetesinde: “Yakında cumhuriyet ilan olunacaktır.” haberinin çıkması kamuoyunda konuyla ilgili tartışmaları alevlendirdi. Bu gelişmelerin yanı sıra TBMM’de oluşan siyasi gruplar arasında çıkan fikir ayrılıkları da bir siyasi krize dönüşmüştü. Dönemin siyasi sistemi gereği hükûmet üyeleri meclis tarafından tek tek seçilmekteydi. Bakanlık seçimleri bu farklı siyasi grupların hükûmette yer alma çabası yüzünden kilitlenmişti. Meydana gelen durum hükûmetin kurulmasını engelliyor, yaşanan kriz meclis çalışmalarını aksatıyordu.
Kabine buhranı diye adlandırılan bu hâl, sistemi yenilemek için TBMM başkanı Atatürk’e bir fırsat verdi. 28 Ekim akşamı Atatürk yakın çalışma arkadaşlarını yemeğe davet etti ve onlara cumhuriyeti ilan etme düşüncesini açıkladı. Bu düşünce olumlu karşılandı. Ertesi gün TBMM’ye sunulmak üzere, İsmet İnönü ile bir kanun tasarısı hazırlandı. Bu tasarı: “Türkiye Devleti’nin şekli cumhuriyettir, Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.” şeklindeydi. 29 Ekim 1923’te hükûmet krizi üzerine tartışmalar devam etti fakat bir sonuca varılamadı. Meclis başkanı olarak Atatürk, duruma ilişkin bir konuşma yaptıktan sonra hazırlanan tasarıyı meclise sundu. Söz alan konuşmacıların da hararetle bu tasarıyı desteklemesi üzerine, 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyetin ilanından sonra seçimlere geçildi. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı; İsmet Paşa da ilk Başbakanı olarak seçildi. Kürsüye çıkan Atatürk, mecliste yaptığı konuşmada cumhuriyetin anlamını: “Türkiye Cumhuriyeti, dünyada bulunduğu konuma layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir. Türkiye Cumhuriyeti mutlu ve başarılı olacaktır!” sözleriyle belirtti.
Cumhuriyetin ilan edilmesiyle Türk tarihinde yeni bir dönem açıldı. Böylece Millî Mücadele sürecinde esas alınan, millî egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu düşüncesi resmen gerçekleşti. Bunun yanında meclis hükûmeti sisteminden, kabine sistemine geçilerek hükûmet kurma bunalımı aşıldı. Yeni Türkiye devletinin yönetim sisteminin resmî olarak cumhuriyet olması, rejimin adını belirlediği gibi ileriki yıllarda yapılacak olan inkılaplara da elverişli bir zemin hazırladı. Cumhuriyetin ilanıyla, Atatürk ilkelerinden cumhuriyetçilik ilkesi hayata geçirilmiş oldu.