Ermeni Sorunu – Ermeni Meselesi Nedir?
Kasım 15, 2018Asırlar boyunca Ermenilerle Müslümanlar barış ve huzur içinde bir arada yaşamışlardır. Ticaret ve sanatla uğraşan, kuyumculuk yapan Ermeniler, refah içinde bir hayat sürmüşlerdir.
Osmanlı Devleti’nde devlet kademelerinde önemli görevlere getirilen Ermeniler, Darphane ve Baruthane gibi önemli müesseselerin başına geçmişlerdir. XIX. yüzyılın başlarından itibaren Avrupalı devletlerin kışkırtmasıyla Balkanlardaki birçok azınlık isyan ederken Ermeniler böyle bir isyanı akıllarından bile geçirmemişlerdi. İşte bu nedenle Ermeniler, Osmanlı yönetimince “millet-i sâdıka” (sadık millet) olarak adlandırılmışlardı.
XIX. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan Ermeni sorunu, büyük devletlerin bölge üzerindeki çıkar hesaplarından kaynaklanmıştır. İlginçtir ki Ermenilerden kendi çıkarları için yararlanmaya çalışan iki devlet, birbirine düşman olan Rusya ve İngiltere olmuştur.
Rusya, Ermenilerin yardımıyla Akdeniz’e inmenin hayalini kurarken İngiltere de Ermenileri kullanarak Rusya’nın Akdeniz’e inmesini engellemeye çalışmıştır. Böylece Ermenilerin yaşadığı coğrafya iki büyük devletin çekişme alanı olmuş, bölgede yaşayan hem Ermeniler hem de Müslümanlar bu çekişmeden zarar görmüştür.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda (93 Harbi) Ermenilerden istifade etmeye çalışan Rusya, savaş sonrası toplanan Berlin Konferansı’nda Ermenileri gündeme getirerek Ermeni sorununun doğmasına ve uluslararası boyut kazanmasına zemin hazırlamıştır.
Ermeni Çeteleri Sivil Halkı Katletti
Bundan sonra Ruslar tarafından kışkırtılan ve desteklenen Ermenilerin bir kısmı komiteler (silahlı çete) kurarak Doğu Anadolu’da Müslüman halka baskı yapmaya başlamışlardır. Ermeni çetelerinin faaliyetleri I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yoğunluk kazanmıştır. Osmanlı Devleti’nin birçok cephede mücadele etmesini fırsat bilen Ermeni çeteleri, Ruslarla iş birliği yaparak Doğu Anadolu’da isyan çıkarmışlar ve bölgedeki sivil halkı katletmeye başlamışlardır.
Osmanlı yönetiminin bütün ikazlarına rağmen Ermeni çeteleri bu faaliyetlerinden vazgeçmemiş hatta kendilerine destek vermeyen Ermenileri bile öldürmekten çekinmemişlerdir. Ermeni çeteleri, Sarıkamış Harekâtı’nda cephede aç kalan askerlerimize erzak gönderilmesine de engel olmuşlardır. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı yönetimi olayları organize eden İstanbul’daki Ermeni komite liderlerini tutuklamıştır (24 Nisan 1915).
Osmanlı Devleti, ölüm kalım savaşının verildiği bir ortamda Ermeni çeteleriyle uğraşmak zorunda kalmıştır. Ancak çalışmalardan olumlu bir sonuç alınamamış, olayların önüne geçilememiştir. Bunun üzerine Osmanlı Hükûmeti, çıkardığı Sevk ve İskân Kanunu ile (27 Mayıs 1915) olaylara karışan Ermenilerle onlara yardım edenleri ülkenin daha sakin bir bölgesi olan Suriye’ye nakletme kararı almıştır. Bu tedbir, bir sınır dışı etme olayı değildir. Kendi otoritesini ve halkının güvenliğini sağlamakla yükümlü olan devlet, suç işleyen gruplarla onlara yardım edenleri ülke sınırları içerisindeki başka bir bölgeye nakletmiştir.
Ermeniler Zarara Uğramasın Diye Asker Nezaretinde Sevk
Sevk edilenlerin herhangi bir zarara uğramaması için, sevk işlemi ordu birliklerinin nezaretinde gerçekleştirilmiştir. Üstelik yer değiştirme eylemi kalıcı da değildir. Savaş bittiğinde sevk edilenlerin isterlerse geri dönebilecekleri karara bağlanmıştır. Sevk edilenlerin geride bıraktıkları eşyaları, onlar dönene kadar devlet görevlilerinin gözetimindeki depolarda tutulmuş ve döndüklerinde de tutanakla kendilerine teslim edilmiştir. Yıkıcı bir savaşın ortasında halk sıkıntı içindeyken yerleri değiştirilen Ermenilerin sevk masrafları da devlet hazinesinden karşılanmıştır.
Ermenilerin tamamı sevke tabi tutulmadığı gibi Ermenilerin tamamı da isyancı değildir. Nitekim Millî Mücadele yıllarında Türklerle birlikte işgalci devletlere karşı mücadele veren Ermeniler de vardır. Şüphesiz göç esnasında çöl sıcaklarından, yolculuğun ağır şartlarından, bulaşıcı hastalıklardan ve eşkıya saldırılarından hayatını kaybeden Ermeniler olmuştur. Bu durum herkes için üzüntü vericidir. Yabancı devletlerin tahrikleri olmasaydı asırlardır bir arada yaşayan Müslümanlar ve Ermeniler yine birlikte, barış ve huzur içinde yaşıyor olacaklardı.
Türkler ve Ermeniler asırlar boyunca birbirlerinin bayramını tebrik etmiş, sofrasında yemeklerini paylaşmış, hüzünlerine ortak olmuşlardır. Onlar evlerinin anahtarını birbirlerine teslim edecek kadar dostluk geliştirmişlerdir. Bugün de Türkiye’nin değişik şehirlerinde Müslüman halkla birlikte huzur içinde yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlar vardır. Dini, dili ve kökeni farklı insanların bir arada yaşaması ayrılık sebebi değil Anadolu halkı için zenginlik kaynağıdır.