Kafkas Cephesi ve 1915 Olayları

Kafkas Cephesi ve 1915 Olayları

Ekim 22, 2018 0 Yazar: inkilap

Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı sırasında Kafkas, Kanal, Çanakkale, Irak, Hicaz-Yemen, Suriye-Filistin, Galiçya, Makedonya, Romanya cephelerinde savaştı.

I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler

Osmanlı Devleti ilk olarak Doğu Anadolu’da, Kafkas Cephesi’nde, Ruslara karşı savaştı. Bu cephede Almanların en büyük hedefi Bakü petrollerini ele geçirmekti. Rus ilerleyişini durdurmak ve Kafkasya üzerinden Orta Asya Türklerini, Turancılık fikri merkezinde Osmanlı ile birleştirmek isteyen Enver Paşa, 22 Aralık 1914’te Sarıkamış Harekâtı’nı başlattı.

Enver Paşa komutasındaki Türk kuvvetleri, Ruslara karşı taarruza geçti. Allahuekber Dağları’nı aşmaya çalışan binlerce Türk askeri, ağır kış koşulları ve salgın hastalıklar nedeniyle düşmanla henüz savaşamadan şehit oldu. Osmanlı ordusunun yaşadığı bu felaketten sonra Ruslar, Ermenilerin de desteğini alarak Van, Muş, Bitlis, Erzincan ve Trabzon’u ele geçirdi.

Dönemin Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa

Dönemin Osmanlı Harbiye Nazırı Enver Paşa

Çanakkale zaferinden sonra 1916’da Kafkas Cephesi’ne atanan Mustafa Kemal, Ruslara karşı başarılı bir şekilde mücadele edip Muş ve Bitlis’i düşman işgalinden kurtardı. Cephede savaşlar devam ederken Rusya’da Bolşevik İhtilali çıktı (Ekim 1917). Çarlık rejimi yıkılıp yerine kurulan Sovyet Rusya, savaşa devam etmedi ve Brest Litowsk Antlaşması ile savaştan çekildi. Bu antlaşmayla savaş sırasında işgal ettiği topraklardan çekilen Sovyet Rusya daha önceden almış olduğu Kars, Ardahan ve Batum’u (Elviye-i Selase) Osmanlı Devleti’ne geri verdi.

1915 Olayları

Osmanlı Devleti’ni paylaşma planı yapan Rusya, İngiltere ve Fransa; Ermenileri kışkırtarak Doğu Anadolu’da bağımsız bir devlet kurmaları için onları harekete geçirdi. I. Dünya Savaşı’nda, Kafkas Cephesi’nde, Osmanlı ordusu Ruslara karşı çok zor koşullar altında mücadele etmeye çalışırken, bazı Ermeniler de çeteler oluşturarak devlete karşı ayaklandılar. Bu gelişmeler Rus ordusunun da ilerlemesini kolaylaştırdı. Hınçak ve Taşnak komiteleri öncülüğünde kurulan Ermeni çeteleri; Van, Erzurum, Bitlis, Diyarbakır, Elazığ gibi Anadolu’nun birçok yerinde Müslüman halka yönelik katliamlar yaptılar.

1915’te, Ermenilerin Van’da yaptıkları katliamlardan sağ kurtulabilen Türklerin bir kısmı, yaşadıkları vahşet karşısında evlerini terk edip Anadolu’nun içlerine doğru göç etmek zorunda kaldı. Göç eden Türkler, yollarda Ermeni çeteleri tarafından saldırıya uğradı ve pek çoğu katledildi. Osmanlı Devleti, Kafkas Cephesi’nde Ruslara, Çanakkale Cephesi’nde İngiliz ve Fransızlara karşı savaşırken, aynı anda Ermeni çetelerinin de içerideki saldırıları karşısında zor durumda kaldı. Ruslar, silahlandırdıkları Ermenilerin, Osmanlı topraklarında yaptıkları katliam ve saldırılarından yararlanıp Doğu Anadolu içlerine kadar ilerledi.

Ermenilerin yaptıkları saldırı ve katliamlar karşısında Osmanlı Devleti, birtakım tedbirler almak zorunda kaldı. Osmanlı Dâhiliye Nezaretinin, 24 Nisan 1915’te yayınladığı bir genelgeyle Hınçak ve Taşnak komite büroları kapatıldı ve bu komitelerin üyeleri de tutuklandı. Ermenilerin, 1915 olaylarının yıl dönümü olarak her yıl andıkları “24 Nisan” bu genelgenin yayınlandığı tarihi işaret eder. Osmanlı Devleti’nin bu genelge ile yaptığı tutuklamaları, Ermeniler katliam olarak göstermeye çalışmaktadırlar. Osmanlı Devleti, insanları katleden Ermeni çetelerini yakalayıp halkın huzurunu sağlamaya çalışmaktan başka bir şey yapmamıştır.

Alınan bütün tedbirlere rağmen Ermenilerin saldırı ve katliamları artarak devam etti. Ermeniler, başka bölgelerde de isyan çıkardılar. Bunun üzerine hem iç güvenliği sağlamak hem de cephelerde Türk askerinin güvenliğini artırmak için, 27 Mayıs 1915’te Sevk ve İskân (Tehcir ya da Zorunlu Göç) Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla Ermeniler arasından Ruslarla iş birliği içinde olanlar, çeteciler ve isyan hareketine karışanlar zorunlu olarak göçe tabi tutuldu.

Ermeni Vatandaşların Güvenliği

Göç ettirilenler Osmanlı sınırları içerisindeki başka bölgelere yerleştirildiler. Böylece binlerce Ermeni vatandaşın da can ve mal güvenliği sağlandı. Çünkü Ermeni çeteleri, isyanlara ve katliamlara katılmayan diğer Ermenileri de öldürüyordu. Osmanlı Devleti yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerle ilgili gerekli tedbirleri aldı. Ermenilerin mallarının, canlarının korunması, yol buyunca ihtiyaçlarının karşılanması için memurlar görevlendirdi. Göç ettirilen Ermenilerin, taşınabilir mallarını ve eşyalarını yanlarına almalarına izin verildi. Taşınmaz malları ise hükûmet tarafından açık artırmayla satılıp bedeli kendilerine verildi. Osmanlı Devleti, göç ettirilen Ermenilerin yerleştirilecekleri yerlerde de eski düzenlerini kurmaları için gerekli tedbirleri aldı.

Göç işlemleri için komisyonlar kuruldu. Göç esnasında Ermenilere karşı saldırı düzenleyen bazı saldırganlar da yakalanarak Divan-ı Harpte yargılandı. Osmanlı Devleti’nin aldığı bütün tedbirlere rağmen; ulaşım güçlüğü, olumsuz hava koşulları ve salgın hastalıklar gibi nedenlerle tehcir sırasında hayatını kaybeden Ermeniler de olmuştur. Ermeniler ve onları destekleyenler; yaşanan süreçte 1 milyon 500 bin Ermeni’nin hayatını kaybettiğini iddia etmektedirler. Oysaki Osmanlı Devleti’nin toplam nüfusu içinde bile o kadar Ermeni yoktu. Çeşitli yerli ve yabancı kaynakların verdikleri bilgilere göre 1914’te Türkiye’deki Ermeni nüfusunun toplamı 1 milyon 300 bin civarındaydı. Ermeni kayıplarının iddia edilen sayılarda olması asla mümkün değildir. Osmanlı Devleti’nin Ermenilere yönelik bir soykırım düşüncesi olsaydı; göç esnasında ve sonrasında bu kadar önlem alması da söz konusu olmazdı. Ermenilerin soykırıma uğradığını iddia edenlerin tam tersine, Ermeni çeteleri yüz binlerce Türk’ü katletmiştir.

1912-1922 Yılları Arasında Doğu Anadoluda Ermeni Çeteleri Tarafından Katledilen Türklerin Sayısı

1912-1922 Yılları Arasında Doğu Anadoluda Ermeni Çeteleri Tarafından Katledilen Türklerin Sayısı

Geri Dönüş Kararnamesi Yayınlandı

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı sona erince, 31 Aralık 1918’de Geri Dönüş Kararnamesi yayınladı. Göçe tabi tutulan Ermenilerden isteyenler geri dönmüş, mal ve mülklerini de geri almışlardır. Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan İngiltere, Fransa ve Rusya’nın kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirdikleri, gerçeklikten uzak bir sorun olarak ortaya atılan, Ermeni sorunu olarak bilinen bu asılsız iddialar, çıkar çevreleri tarafından sürekli gündemde tutulmaktadır. Kafkas İslam Ordusu: 1917 yılında Rusya’da yaşanan Bolşevik devrimi ile Çarlık rejiminin yıkılmasının ardından Rus Kafkas Ordusu dağıldı. Bolşevik Devrimi sonrasında Osmanlı ve Rus orduları arasında çatışma yaşanmadı.

Rus birlikleri bölgeden ayrılırken silahlarını Ermeni ve Gürcülere bırakarak Osmanlı ile mücadeleyi onlara devretti. Rus ordusundan kalan 120.000 kadar Ermeni asker ile bölgedeki Ermeni çeteleri güçlerini birleştirerek Kafkasya’da yeni kurulan Ermeni ordusunu oluşturdular ve Bolşeviklerden de destek gördüler. Amaçları Kafkasya ve Doğu Anadolu’da Rusya’ya bağlı Büyük Ermenistan Devleti’ni kurmaktı. 1917 sonlarında Gürcüler ve Ermeniler askerî faaliyetlere başladılar.

3 Mart 1918’de imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması ile Kars, Ardahan ve Batum (Elviye-i Selâse) Osmanlı Devleti’ne geri verildi. Bölgeden Rusların çekilmesiyle birlikte Ermeni ve Gürcü çeteleri Müslüman ve Türklere karşı katliamlara başladı. Bunun üzerine Azerbaycan Türkleri, Osmanlı Devleti’ne bir heyet göndererek yardım istediler. İstanbul Hükûmeti de bölgedeki mevcut durumu değerlendirerek Azerbaycan Türklerine yardım etmeye karar verdi.

İstanbul Hükûmeti, Nuri (Killigil) Paşa’nın komutanlığında, Azerbaycan Türkleri ve Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti vatandaşı Dağıstanlı gönüllülerden oluşan bir Kafkas İslam Ordusu kurdu. Harbiye Nazırı Enver Paşa, Nuri Bey’e Ferik (Tümgeneral) rütbesi vererek Kafkas İslam Ordusu’nun komutanlığına getirdi.

Kafkas İslam Ordusu’yla Bolşevik ve Ermeni Taşnak birlikleri arasında önemli muharebeler yaşandı. Bakü şehrini Türklere vermek istemeyen Bolşevik, Taşnak ve İngiliz birlikleri direnişe başladı. Ama 15 Eylül 1918’de, Kafkas İslâm Ordusu Halil (Kut) Paşa komutasında Bakü’ye girdi. Böylece şehir düşmandan temizlendi. Bu harekât boyunca Türk ordusu, Azerbaycan’ı kurtarmak için 1130 şehit verdi. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade “Azerbaycan Cumhuriyeti” adlı kitabında “Kardeş Türkiye’nin İmdadı” başlığı altındaki bölümde Bakü’nün geri alınmasını “Mehmetçiğin tarihe altın harflerle yazılacak bir fedakarlığı” olarak ifade etmiştir.