Siyonizm Sorunu ve Filistin
Kasım 10, 2018II. Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra İngiltere’nin denetiminde olan Filistin topraklarına Avrupa’dan büyük oranda Yahudi göçü gerçekleşti.
1946’ya gelindiğinde Filistin’deki Yahudi nüfusu tahminen 250.000 kişiydi. 1948- 1951 yılları arasında, Avrupa’daki Yahudi mültecilerin üçte ikisinden fazlasını içeren 700 000’e yakın Yahudi, İsrail’e göç etti. Bu durum Filistin’de Yahudi-Filistin gerginliğine yol açtı.
II. Dünya Savaşı’nın ardından İngiltere, Amerika’nın yardımını sağladıktan sonra, Filistin meselesini Birleşmiş Milletlere götürüp, meselenin çözülmesini istedi. BM, 1947′de Filistin’in biri Yahudi öteki Arap olmak üzere iki devlet arasında paylaşılmasına karar verdi. Yahudiler bu kararı kabul ederken Araplar reddetti.
Kudüs şehrine ise, BM denetiminde milletlerarası bir bölge statüsü tanındı. Araplar bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Yahudi liderler, 14 Mayıs 1948′de İsrail Devleti’nin kuruluşunu ilan ettiler. Ardından Orta Doğu’nun en büyük sorunu olan ve günümüze kadar etkileri süren Arap-İsrail çatışması ve Filistin Sorunu ortaya çıktı. Buna bağlı olarak:
- 1948 Arap-İsrail
- 1956 Mısır-İsrail
- 1967 Arap-İsrail
- 1973 Arap-İsrail savaşları meydana geldi.
1978’de Mısır ve İsrail arasında imzalanan Camp David (Kemp Deyvid) Antlaşması’yla İsrail ve Arap devletleri arasında bir daha sıcak çatışma yaşanmadı. Ancak Filistinlilerin işgal edilmiş topraklarını koruma mücadelesi sona ermedi.
Filistin İntifada
Filistin’de başlayan ve Filistin halkının baş kaldırısı anlamına gelen ‘İntifada’ bu mücadelenin en somut örneğidir. İsrail işgaline karşı Filistin halkının başkaldırısı olan Birinci İntifada, 1987’de başladı. İkinci İntifada ise 2000’den 2005 yıllına kadar devam eden Filistin ayaklanmasıdır.
Cezayir’de toplanan Filistin Millî Konseyi, 15 Kasım 1988’de ilan ettiği bildiriyle Bağımsız Filistin Devleti’ni ilan etti. Bağımsız Filistin Devleti’ni Türkiye dâhil birçok ülke tanıdı. Filistin Devleti’nin tanınması için uluslararası sahada yapılan diplomatik girişimler sonuç verdi ve İsrail, Batı Şeria ve Gazze bölgelerinde Filistinlilerin özerk bir yönetim kurması düşüncesine olumlu yaklaştı.
ABD öncülüğünde yapılan görüşmeler sonucunda 1993’te İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) liderleri barış antlaşması imzaladı. Bu antlaşmaya göre İsrail, Batı Şeria ve Gazze bölgelerinde Filistinlilerin özerkliğini resmen kabul etti. Fakat bu gelişmeler yaşanırken İsrail, Filistinlilere şiddet uygulamaya ve Filistin topraklarında yeni Yahudi yerleşim merkezleri kurmaya devam etti. Bu durum var olan gerginliği artırdı. Uluslararası kamuoyunun da desteğiyle Arap ülkeleri ve Türkiye’nin diplomatik yollarla barış sağlama girişimleri pek çok kez İsrail tarafından sabote edildi.
2002’de İsrail, Batı Şeria’da 8 metre yüksekliğinde ve 730 km uzunluğunda ördüğü bir duvarla Batı Şeria’yı tamamen dünyadan soyutlamak istedi. 200 bin Filistinliyi mağdur eden duvar, aynı zamanda Batı Şeria’nın E’ini daha İsrail kontrolüne soktu.
İsrail, Gazze bölgesinden kendi topraklarına füze atılmasını bahane ederek 2007’de Gazze’ye 2009’a kadar sürecek olan şiddetli bir saldırı başlattı. Bu saldırı uluslararası camiada büyük tepki gördü. İsviçre’nin Davos kentinde Davos Dünya Ekonomik Forumu sırasında gerçekleştirilen bir panelde, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e bu konuda sert tepki gösterdi ve paneli terk ederek tüm dünyaya Türkiye’nin Filistinlilerin yanında olduğunu gösterdi.
BM Filistin’in Bağımsızlığını Onayladı
2010-2011 yıllarında başta Rusya olmak üzere Brezilya, Arjantin ve Şili, 1967 öncesi sınırlarını esas alarak Filistin’i bağımsız bir devlet olarak kabul ettiklerini dünyaya ilan ettiler. Fakat İsrail, 2011’de uluslararası camiayı dikkate almayarak havadan Gazze’yi yine bombaladı. Aynı yıl Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, bağımsız bir devlet olarak tanınmak için Birleşmiş Milletlere resmen başvurdu. Yapılan oylamada başta Türkiye olmak üzere 138 ülke evet oyu verdi. ABD, İsrail, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Marshall Adaları, Mikronezya, Nauru, Palau ve Panama hayır oyu kullandı. 41 ülke ise çekimser kaldı. Böylece Filistin, BM nezdinde bağımsız bir devlet olarak kabul edildi.
Fakat İsrail’in uyguladığı şiddet politikalarından dolayı Filistin’in bağımsızlığının tanınması Filistin halkının sorunlarını çözemedi.
Özellikle 2007’den itibaren Gazze bölgesi İsrail ablukasına alındığından; benzin, yiyecek, içecek ve gıda sıkıntısı çekilmektedir. Filistinliler, İsrail askerlerince öldürülebilmektedir. Var olan şartlarda İsrailliler genelde 12 birim su kullanırken Filistinliler sadece bir birim su kullanabilmektedir. İçme suyu sorunu Batı Şeria ve Gazze’de Filistinliler için önemli bir problem olmuştur. İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarından biri de Filistin’in alt yapısını çökertmektir.
Bombalarla, tanklarla ve diğer yollarla alt yapısı çökertilen Gazze ve Batı Şeria abluka nedeniyle gereken inşaat malzemelerinden yoksun olduğundan en doğal insani ihtiyaçlarını gidermekten yoksundur. Abluka altına alınan Gazze’de kanalizasyonlar caddelere akmakta, sağlık sorunları çözülememekte, hastaneler ilaç bulamamaktadır.
İsrail, bu abluka ile Gazzelileri vatanlarını terk etmeye zorlamaktadır. 1948’den itibaren meydana gelen İsrail işgalleri nedeniyle yaklaşık 6 milyon Filistinli başka ülkelere göç etmiş ve mülteci hâline gelmiştir.
İsrail’in Filistinlilere karşı insan haklarını ihlal eden uygulamaları ve bu konuda başta BM kararları başta olmak üzere kendisine yapılan uluslararası tüm uyarıları dikkate almaması, bölgede barışın önündeki en büyük engel olarak ortaya çıkmaktadır.