Takvim, Saat ve Ölçülerde Yapılan Değişiklikler
Ekim 31, 2018Osmanlı Devleti’nde sosyal yaşamda ve devlet hayatında kullanılan takvim, saat ve ölçüler çağdaş dünya ölçülerinden farklıydı.
Hukuk ve eğitim alanında yaşanan çok başlılık takvim, saat ve ölçüler alanında da kendisini gösteriyordu. Bu farklılık Türk inkılabının sağlamak istediği çağdaşlaşma ve çağdaş dünyayla bütünleşme hedefinin önünde büyük bir engel oluşturuyordu. Avrupa’nın kullandığı ölçüler kabul edilerek bu sorun çözüldü.
İlk olarak takvimle ilgili düzenleme yapıldı. Osmanlı Devleti’nde günlük yaşamda Hicri takvim kullanılırken idari ve mali işlerde Rumi takvim kullanılmaktaydı. 1925’te bir kanunla Hicri ve Rumi takvim bırakılarak artık evrensel bir takvim haline gelen Miladi takvim kabul edildi. Kabul edilen Miladi takvim 1 Ocak 1926’dan itibaren Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî takvimi olarak yürürlüğe girdi. Ayrıca ezani saat denilen 12 saat dilimini esas alan saat yerine, 24 saat dilimini esas alan alafranga saat birimi kabul edildi.
1928’de yeni Türk harfleri kabul edildi. Bunun yanında batılı ülkelerin kullandığı rakamlar da kabul edildi.
Osmanlı Dönemi’nde günlük hayatta kullanılan arşın, okka, endaze gibi uzunluk ve ağırlık birimleri bölgesel farklılıklar gösteren ölçülerdi. 1931’de yapılan yasal düzenlemeyle bu alanda da dünyanın yaygın olarak kabul ettiği metre ve kilogram gibi ölçü birimleri kabul edildi. Böylece iç piyasada alışverişlerin güvenilir ölçü birimleriyle yapılması sağlanırken uluslararası ekonomik ilişkilerde de uyum yakalanmış oldu.
Takvim, saat, rakamlar ve ölçüler konusunda çağdaş dünya ile uyumlu hâle gelen idari ve sosyal hayat 1935’te, hafta tatili düzenlemesiyle tamamlandı. Osmanlı Dönemi’nde toplumun tüm kesimi için ortak bir tatil günü yoktu. Fakat siyasi ve ekonomik ilişkilerin yoğun olduğu Batı ülkelerinde hafta tatili pazar günüydü. Bu farklılık, özellikle ekonomik ilişkiler başta olmak üzere tüm ilişkilerde aksamaya neden oluyordu. 1935’te yasal bir düzenleme yapılarak hafta tatili cuma gününden pazar gününe alındı.
Bütün bu düzenlemelerle sosyal hayatın çağdaşlaşması ve laikleşmesi sağlandı. Batı dünyası ile yaşanan kopukluk giderilmiş oldu.