Türkiye-İngiltere İlişkileri ve Musul Sorunu
Kasım 7, 2018Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra Türk-İngiliz ilişkilerini belirleyen en temel sorun, Musul’un durumunun ne olacağıydı.
Kerkük ve Süleymaniye şehirlerini de içine alan Musul vilayeti, XIX. yüzyılın sonlarından itibaren, petrolün bir enerji kaynağı hâline gelmesiyle birlikte daha da önem kazanmıştı. İngiltere, I. Dünya Savaşı’nın sonunda, Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından sonra antlaşma hükümlerine aykırı şekilde Musul’u işgal etti.
Türkiye, Misak-ı Millî sınırları içinde yer alan Musul’u geri alabilmek için Lozan’da büyük bir uğraş vermişti. Ancak barışın tehlikeye girmesi nedeniyle, Musul Meselesi’nin Türkiye ile İngiltere arasında ikili görüşmelere bırakılması kabul edilmişti. Buna göre taraflar dokuz ay boyunca meseleyi çözmek üzere aralarında görüşecekler, bir çözüme ulaşılamadığı taktirde sorun Milletler Cemiyeti tarafından çözülecekti. Taraflar arasında ikili görüşmeler 19 Mayıs 1924’te İstanbul’da Haliç Konferansı adı altında başladı.
Türkiye, Musul ve Kerkük bölgesinin Türk sınırları içinde kalmasının haklı gerekçelerini ortaya koyup taleplerinde ısrar ederken, İngiltere ise bu fikre yanaşmadığı gibi, Hakkari ilinin nüfusunun çoğunluğunun Nasturi olduğunu ileri sürerek bu bölgenin de Irak sınırları içinde olması gerektiğini savundu. İngiltere’nin asıl amacı Musul ile ilgili kararların alınmasında meseleyi Milletler Cemiyetine götürmekti. Bu yüzden görüşmelerden bir sonuç elde edilemedi ve mesele Milletler Cemiyetine taşındı. Türkiye, bölgenin kaderinin bölge halkının oylarıyla (plebisit) belirlenmesi yönünde bir teklif sunmuştu. Fakat İngiltere, Milletler Cemiyeti içindeki gücünü kullanarak, “Bölge halkının cahil olduğu ve sınır işlerinden anlamayacağı” şeklinde bir itirazda bulundu.
Türkiye Milletler Cemiyetine üye olmadığı için alınan kararlara etki edemiyordu. Bu yüzden Milletler Cemiyetinde Türkiye’nin öneri ve itirazları dikkate alınmadı.
Musul’un Durumu
16 Aralık 1925’te yapılan toplantıda Milletler Cemiyeti, Musul’un Irak’a bırakıldığını ilan etti. Türkiye kararı tepkiyle karşıladı. İngiltere ile ilişkiler gerildi ve yeni bir savaşın eşiğine gelindi. Savaş hazırlıklarına başlanacağı sırada iç politikada yaşanan olumsuz gelişmeler ve iç güvenlik sorunları yaşatan olayların ortaya çıkması nedeniyle Türkiye, Milletler Cemiyetinin kararını kabul etmek zorunda kaldı. Böylece iç politik olayların getirdiği mecburiyetten dolayı Misak-ı Millî’den taviz verilmek zorunda kalındı.
5 Haziran 1926’da Türkiye ve İngiltere, Ankara Antlaşması’nı imzaladı.
Buna göre:
- Musul, Kerkük ve Süleymaniye, İngiliz mandası altında olan Irak’a bırakılacak.
- Hakkari Türkiye’ye bırakılarak Türkiye-Irak sınırı çizilecek.
- Irak, Musul’dan elde edeceği petrol gelirlerinden ’unu 25 yıllığına Türkiye’ye verecekti.
Türkiye 1931’den başlayarak 1950’ye kadar 20 yıl boyunca Irak petrol aidatından hissesine düşen 3.5 milyon sterlini Irak’tan aldı. 1926’da Musul konusunda varılan çözümden sonra Türk-İngiliz ilişkileri gelişmeye başladı.
1929’da İngiltere’nin Akdeniz Filosu’nun İstanbul’u ziyareti, ilişkilerde yumuşama sürecini artırdı. 1936’da İngiltere Kralı VIII. Edward’ın (Edvırd) Atatürk’ü ziyareti, ilişkileri olumlu yönde çeviren büyük bir gelişme oldu.