Türkiye’de Göçler ve Sosyal Hayat
Kasım 10, 2018Türkiye’de 1960 sonrasında sosyal hayattaki değişiminin en başta gelen unsuru yaşanan iç göçlerdi. Daha çok, köyden kente doğru yaşanan bu göçler, hem kent hayatını hem de köy hayatını derinden etkiledi.
1950’lerde Türkiye’de yaşanan bu göçler daha çok ekonomik ve beşerî bir zeminde gelişti.
Özet Konu Başlıkları
İç Göçlerin Yaşanmasına Etki Eden Başlıca Unsurlar
- Hızlı nüfus artışı,
- Köylerde toprakların kalabalıklaşan nüfusa yetmemesi,
- Modern tarım yöntemlerinin gelişmesiyle köylerde iş gücüne duyulan ihtiyacın azalması,
- Köylerde yaşayanların kentlerdeki gelişmiş eğitim, sağlık ve kamu hizmetlerinden yararlanmak istemesi,
- Gelişen ulaşım ağının, köy nüfusunun kentlere hareketini kolaylaştırması.
Bu şartlar altında kalabalıklaşan köy nüfusu, değişik amaç ve beklentilerle kırsaldan kente doğru göç etti. Bu göçün yaşandığı alanlarda bazı ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıktı. Göç veren yerlerde tarım alanları boş kaldı, tarımsal üretim azaldı, hayvancılık geri kaldı.
Göç alan yerlerde, özellikle de İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde normalin üstündeki nüfus artışı çeşitli sorunlara yol açtı. Bu sorunların başında çevre kirliliği, gecekondulaşma ve çarpık kentleşme, eğitim, sağlık ve altyapı hizmetlerinin yetersiz kalması ve suç oranının artması geliyordu.
Köy ve kent nüfusları arasındaki dengesizlik, siyasi ve kültürel hayata da yansıdı. Özellikle gecekondu mahallelerinde altyapı sorunları ve ekonomik imkânsızlıklar içinde yaşayan genç nüfusta oluşan sosyal gerilim, dünyadaki gençlik hareketleri ile birleşince 1960’lı yıllarda Türkiye’de aşırı uç politik eğilimler ortaya çıktı. 68 kuşağı olarak adlandırılan gençlik hareketleri bu durumun en somut örneğidir.
Kent nüfusunun artmasıyla doğru orantılı olarak işçi sayısının artması da sendikal faaliyetlerin yoğunlaşmasını beraberinde getirdi. Yaşanan siyasal gelişmeler kültür ve sanat faaliyetlerine de yansıdı. Özellikle 1960’lı yıllardan itibaren edebiyatta toplumculuk yaklaşımı etkisini gösterdi. 1970’lerden itibaren toplumdaki politikleşmenin hızlanması, çarpık kentleşmenin meydana çıkardığı sorunlar ve işsizliğe bağlı dış göç, edebiyatın başlıca konularını oluşturdu.
Sanat Alanındaki Gelişmeler
Türk sineması da toplumsal sorunlara ağırlık vererek gelişti. Türk sineması, 1963’te “Susuz Yaz” filmi, Berlin Film Festivali’nde “Altın Ayı” ödülünü kazanarak uluslararası alanda önemli bir ödülün sahibi oldu. Türk sinemasının gelişme göstermesiyle ilk kez 1964’te Antalya Film Festivali düzenlenmeye başlandı. 1970’lerden itibaren sinemada teknik gelişmeler yaşansa da televizyonun Türk toplum yaşamına girmesiyle, sinema ikinci plana itildi.
Köyden kente göçle oluşan durum beraberinde yeni anlayışları ve yeni estetik değerleri getirdi. Kente göç eden ama kentte aradıklarını bulamayan kesimler birtakım hayal kırıklığı yaşadılar. Bu durum “arabesk” adı verilen yeni bir müzik anlayışını ortaya çıkardı. Bunun yanında 1960’ların sonunda Batı’da ortaya çıkan Rock’n Roll müzik anlayışı ve yerli folklorun birleştirilmesiyle Anadolu Rock adı altında yeni bir müzik tarzı da oluştu.
Yurt Dışına Göçler
Türkiye’de yaşanan bir diğer sosyal değişim de yurt dışına yapılan göçlerdir. Bu göçler, Almanya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkeleriyle Libya ve Suudi Arabistan gibi Orta Doğu ülkelerine oldu. Yurt dışı göçlerinin başını çeken Almanya’ya yapılan göçler, 1958’de başladı, 1960’lı yıllarda hızlandı. Almanya, Türkiye’den işçi talep eden ilk ülke oldu.
Yurt dışına göçün iki temel nedeni vardı. Birincisi Türkiye’de nüfusun hızla artmasıyla iş gücü fazlalığı oluşmasıydı. İkinci neden ise sanayileşen Avrupa’daki iş gücü ihtiyacının artmasıydı. Yurt dışına olan göçler 1974’e kadar artarak devam etti. Fakat 1974’te Batı Avrupa ülkelerinin yabancı iş gücüne ihtiyacının kalmaması nedeniyle göçler durdu. 1961-1986 yılları arasında 1.3 milyon Türkiye vatandaşı Almanya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine çalışmak için göç etti. Yurt dışına yapılan göçlerin sosyal hayata birtakım etkileri oldu. Özellikle Türkiye’nin nitelikli iş gücünün yabancı ülkeler için kullanılması ülkemiz açısından ekonomik ve sosyal bir olumsuzluktu. Yabancı ülkelerde doğan Türk çocuklarının millî kültür değerlerini öğrenmeleri ve korumaları sorunu ortaya çıktı. Bu kuşaklarda oluşan millî değerlere yabancılaşma ve kültürel yozlaşma, sosyal açıdan önemli bir kayıp oldu.
Yurt dışındaki Türk işçilerinin Türkiye ekonomisine katkıları olumlu oldu. Bu işçilerin gittikleri ülkelerde biriktirdikleri dövizler Türkiye ekonomisi için önemli bir gelir kaynağı oldu.
Türkiye’den sanayileşmiş ülkelere yapılan bir başka göç hareketi de beyin göçüdür. Doktor, mühendis, ekonomist, sanatçı vb. çeşitli mesleklerde iyi yetişmiş, yetenekli ve başarılı insanların yurt dışına göç etmesi Türkiye için büyük kayıp oldu.